1. bu şiddeti kabullenme olarak nitelendirilmeli mi emin değilim. olsa olsa daha fazla şiddet görmektan çekinerek paralize olma, çaresizlik durumu olabilir. devlet kadına/erkeğe/çocuğa şiddet uygulayarak şiddet mekanizmasının birinci sorumlusu olarak aile içi şiddeti önlemek için nerdeyse hiç bir şey yapmıyor. çünkü bu kadar şiddet uygulayıp yine de toplum nezdinde meşruluğunu kaybetmemesi için bireysel şiddete göz yummasından başka çaresi yok aslında.

    o halde ne yapacağız? sokakta ya da evde şiddete uğrayan her kadının başına gönüllü nöbetçiler mi dikeceğiz? şiddete sessiz kalmamak zorundayız elbette buraya kadar hiç bir sorun yok. benzer bir sürü örnek ben de yaşadım. o anda müdahale ettik. sonra evli evine köylü köyüne. o kadının sığınabileceği bir yer mi var? devlet, kamu, belediyeler sığınmaevleri mi açıyor? olanları kapatıyor aksine. bu kadının işi var mı? hayatını kendi başına devam ettirebilecek mi? o gün kaçsa kurtulsa sonra hayatını kurtarabilecek mi? kadının o gece orada gösteremediği tepkinin ardında neler var bunları da düşünmek gerekmez mi? benim çok ama çok canım sıkılıyor, çok çaresiz hissediyorum bu durumlarda...
  2. "gerçeklerle" yüzleşemediğimiz sürece böyle ağır mevzuları konuşmayalım derim. gerçek dediğimiz şey bu kadar görünür olsaydı bunca kavga, savaş, ölüm, şiddet neden var? kendimizi bile tanımıyoruz, neyi neden yaptığımızı ifade etme güçlüğü çekiyoruz. tekil olaylar ve subjektif gözlemler üzerinden hem de hiç tanımadığımız ve koşullarını bilmediğimiz insanların hayatları üzerine ahkam kesmemiz pek hoş olmuyor doğrusu.